Bütün bunlara sebep olacak bişey yapmıştım elbet. Bikaç heyecanlı saatin sonunda artık yaşamak, ölmekle aynı şeydi. Şimdiden hayal edebiliyordum cenazemi. Şimdiden kefene sarılmaya gönüllüydüm. Ama benim bu acıyı ömür boyu hatırlamamı istiyorlardı, tıpkı onun gibi. O ve eciş bücüş sevgilileri. Bıraktığım yerden kıpırdayamayan zavallı ilk aşkım.(geçmiş, yeme de yanında yat!). Beni yaşatmak için ellerinden geleni yaptılar. İçlerinden bitanesi doktordu. Neremin acıyacağını gayet iyi biliyordu. Hayatta kalmamı, ve acıyı eksiksiz hissetmemi
3 yıl bitkisel hayatta kaldım. Fotosentezin inceliklerini öğrendim. Yatağıma kök saldım. Kendime kahverengi gözler ördüm. Gözlerimi gözler önüne serdim. Sonra bir gün uyanıp yine O’nun yanına gittim. O’na çok eskiden, çok sevdiği ama yanlışlıkla fazla yemek verip öldürdüğü küçük balığı Sushi’yi hatırlattım. Acıyla gülümsedi. Hala yerinden kıpırdayamıyordu. Sevgililerinden biri beni suladı. Bir diğeri sırtımdan uzanan yapraklarımı okşamaya kalkıştı. O ve eciş bücüş sevgilileri...Gazeteciydi eskiden benim gibi. Benim için benim ağzımdan hiç unutamadığım bir yazı yazmıştı..
SEVGİLİ KÖŞESİ
“Seni seviyorum. Seni çok seviyorum, inan!Beni inanılmaz tahrik ediyorsun uzaktan kumanda. Senin düğmelerine basmak, dünyanın renklerini değiştirmek, dünyanın sesini açmak, hayatın monotonluğunu silip atmak,kanal değiştirmek, frekans değiştirmek...sana bayılıyorum uzaktan kumanda. Seninle bir film karesine hapsolmayı istiyorum. Hep o karede gözükelim, herkes bizi izlesin, herkes bize baksın istiyorum. Ben ve uzaktan kumandam. Ben bu yüzden öbür gazetecilerden farklıyım işte. Bir uzaktan kumandayla dünyayı değiştirebileceğimi zannediyorum. Bu yüzden tehdit mektupları alıyorum. Haydi kumanda, ser gözümün önüne dünyayı, zaten sabaha az kaldı, gazeteye gitmem gerekiyor...
"Saçlarınız.Saçlarınız günlük yaşamın o hıphızlı temposuna dayanamıyor mu?Sevgilinizle sevişirken saçlarınızı çekiştirince, kopuveriyorlar mı?(ayyhh yapmaaa, acıyoo). Kepek yüzünden yaşlı teyzelerin pamuk rengi saçlarına mı sahipsiniz? Çözüm yeni Elimor’da! Isırgan otu, kamboçya bambusu ve pelit özlü şampuan Elimor, daha az fiyata, etrafınızdaki herkesi kıskançlıktan çattııır çatır çatlatan saçlar!"
Cıkt.
"Ahhhh daha hızlııı, daha hızlııııı aahhh eveeett..."
Cıkt.
"...satisfaction..ıptıs ıptıss"
Cıkt.
“Hızla değişen dünyamızda, böcekler...”
Cıkt.
“Ahehahea valla hocam çok doğru söylediniz biz de tam..”
Cıkt.
“Bu gece çuvaldızımızın yıldızı siz olun!”
Cıkt.
“Benim saygın bir profesör olarak bu konudaki teorim şöyledir; Yeterli sıcaklığa eriştiğimizde insan vücudu eriyebilir, hatta buharlaşabilir!”
Seni çok seviyorum. Bir anda bir başkası gibi davranmak, başka kişiliklere bürünmek, başka sevdalara kapılmak, hepsi senin düğmelerinin ucunda. Belki de bu yüzden farklıyım. Bu yüzden tehdit mektupları alıyorum. Saçlarımı bu yüzden pelitözü şampuanla yıkamıyorum. Ben olayların üstüne gitmekten de öte, bağırsaklarını dökmeyi seviyorum. Geçenlerde kapımın önüne bırakılan ufak beyaz bir zarfa ne güzel yazmışlardı, düzgün bir el yazısıyla; "Seni pipinden tavana asar, ölmene de asla izin vermeyiz!". Ben bunca şefkati hakettim, biliyorum. Annem söylenip dururdu "sen asla televizyona çıkamıycaksın. Sümsük herif. Şöyle mankenleri yaz, haftanın rüküşünü yaz! İlgi çek, sansasyon yarat, seninle röportaj yapsınlar, kızlar peşinde koştursun..Sen mutlu bir yaşam istemiyor musun allahaşkına?". Annemi dinleseydim almazdım bu mektupları, bu kadar koyu hayranlarım olmazdı, haklıydı.
Cıkt.
"Açıköğretim dersimize hoşgeldiniz."(ses açılır). "Bugünkü dersimiz analitik geometri. Bu, hayat-zaman grafiği. Gördüğünüz gibi oldukça kısa. Hayatta hiçbirşeyi önceden tahmin edemeyiz. Ne zaman ne olacağını kestiremeyiz. Hayat-zaman grafiğine ekstrapolasyon yapamayız, nasıl davranacağını, neresi eğri, neresi doğru, neresi yukarı, neresi aşağı bilemeyiz. İnsanoğlunun denklemi çözümsüzdür. İnsan kendi ruhunu pekala çağırabilir."
Cıkt.
"Olmadı Şehriye. Yakıştıramadım bunu sana. En yakın arkadaşımla yatmanı bir yere kadar kaldırabilirim, ama babamla.."
Cıkt.
"Günümüz insanları, tuvaletlerini o kadar özenerek dekore ediyorlar ki sanki orayı sadece işemek ve sıçmak için değil, özel davet ve kokteyller için de kullanıyorlar.. "
Cıkt.
Seni seviyorum uzaktan kumanda. Tek testislisin sen de benim gibi. İnsanoğlu ne kadar yaratıcı, ne kadar içten değil mi?Ne kadar yaratıcı yalanlar, ne kadar içten sahtekarlıklar, içten içe yapılan pazarlıklar. Hepsi de masum olduğunu savunmaya hazır birer namus bekçisi gibi! Sen bana hiç yalan söylemedin uzaktan kumanda, kanallarda doğru, yanlış ne varsa bana hepsini gösterdin. İşe gitme vaktim geldi, biliyorum. Bir duş alayım, evet, pelitözü şampuanım yok, ama petekdin çöz'ün elbise olarak sadece bir yaprak giydiği fotoğrafı var bende. Arasıra işe yarıyor.
Cıkt.
"Sayın seyirciler, yeni bir günün sabahında, insanı şoke eden, korkunç bir haberle güne başlıyoruz. Pek de ünlü olmayan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Y.Ö.E., bu sabah duşunu aldı, gazeteye gitmek üzere evden çıktı. Apartmanın otoparkında bir süre oyalandı ve arabasına bindi. Kontağı çalıştırmasıyla beraber araba korkunç bir patlamayla havaya uçtu. Patlamayı duyanlar otoparkı doldurdu. Otopark, patlayan otomobilin parçalarıyla doluydu. Otopark, patlayan gazetecinin zavallı parçalarıyla doluydu. Otopark anarşik bir kırmızıya boyanmıştı. Otopark, kan doluydu. Otopark meraklı gözlerle doluydu. Otopark yeterli sıcaklığa ulaşmış, insan vücudu erimiş, insan vücudu buharlaşmıştı. Anında ölen gazeteci, ardında 31 kitap ve onu sevmeyenlerin gülümseyen yüzlerini bıraktı.".
Anne!Anne uyan. Al bak uzaktan kumandanı getirdim. Benimle gurur duy anne. Anne kalk bak televizyona çıktım!!
Cıkt.”
****************************************************************
Ben artık fonksiyonu olmayan bir uzaktan kumandaydım. Hiçbirşeyi değiştiremedim. Hiçbirşeyi açıklayamadım. Yeterli sıcaklığa erişemedim. Tabi bütün bunlar asansörlere olan merakım başlamadan önceydi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder