6 Şubat 2008 Çarşamba

üçüncüsü


Şimdi entegre et tesisi haberlerini veriyoruz...(John Lennon’ın çürümüş testisleri. Bende bir tane kaldı, sende hala ikisi de duruyor. Yerde bulduğum çuvaldızı orana batırabilir miyim?Yapabilir miyim gerçekten, John?)

-Cehennemdeki yoğun müslüman yağmurları yüzünden birçok iblis mağarasında mahsur kaldı. Şimdi aldığımız bir son dakika haberine göre bu son dakika da düne karıştı.

-Bir lunaparka bombalı saldırı gerçekleştiren 3 çocuk yakalandı, çocuklar atlıkarıncayı ve dönme dolabı patlatıp otuz çocuğun ölümünden sorumlu oldular. Hepsi de kendi atının üzerinde eğlenirken öldü. Hepsi de dönme dolabın en tepe noktasındayken öldü. Hepsinin ağızlarındaki lolipoplar eriyiverdi bir anda. “Pişman değiliz, yine yaparız” şeklinde sloganlar atan 3 çocuk, bu sabaha karşı apar topar yapılan törenle asıldılar.

-Şimdi kısa bir reklam arası. Çuvaldızımızın yıldızı bu gece siz olun! Herkes katılabilir! Herkes katıla katıla gülebilir! Herkes katıla katıla ölebilir, kahkahalarla, doya doya, herşeyin farkına vara vara. Herkesi bekliyoruzz.

-Ve haberlerin devamı. İsa’nın gerçek babası kim? İnsan kendi ruhunu çağırabilir mi?Aaaazzz sonraaa!! (Makine vızıltıları, parçalanma sesleri, yoğun bir koku, soğuk renkli tavan, soluk renkli duvarlar, steril ortam...evet sofra hazır, entegre et tesisinde boş bulduğunuz bir bağırsağın üzerine oturabilirsiniz!).

Sayın seyirciler şimdi bir cansız bağlantımız var, John Lennon, bugün su baskınına uğrayan cehennemden bildiriyor...

JOHN LENNON BÜLTENİ:

-ben de peşinen burada olmadığımı söyledim kendisine. anlatmak mümkün değil inanın, ben de ilk başlarda şaşırdım, ama yok, bu oydu, ta kendisi karşımda. "Hiç kimse kendi olduğundan farklı bişeye dönüşemez" dedi bana. Gülümsedim. "Herkes yalnız ölecek" dedi bana yaptığımız röportajda. Kaşları bulut gibiydi. Pamuksu. Parmakuçlarım çatladı sayın seyirciler. Dokunduğum herşey çatladı. Ben kaskatı kesildim. "Sıradaki!" dedi bi ses. Odadan gönderildim. Beni buraya getirmeden önce benliğimdeki en gizli köşeleri, en derin sırlarımı biliyor gibiydiler ve bir şekilde muhakkak gülüp, kesinlikle çok üzüldüler. Dudaklarım çatlamıştı sayın seyirciler. Öptüğüm herşey benden uzaklaştı. Nereye gitsem ayaklarım da beraber geliyordu, ben su birikintilerini kendime dost edinmiştim, ayaklarıma inat,şıp şıp dolaşmıştım gözyaşı kalıntılarında. Siz neye üzülmüştünüz?Aa sahi, siz çoktan ölmüştünüz..Ben şimdiden söyleyeyim burada olmadığımı, yanlış bir anlaşılma filan olmasın. Düşüncelerim çatladı sayın seyirciler, ben artık o’yum. Yıpranmiş bir deri parçasını süzdüm omzumdan ve ona hediye ettim. "Bak" dedim "bende çareler tükendi, sana teslimim". Tanımadığım bir kızın elini tuttum ölmeden önce, yalnız olmıycam ya, onu da götürücem ya birlikte, sıkılmıycam. Kız ne kadar çok debelenmiştir kim bilir. Ama herşeyi biliyorlardı, ne yaptımsa kar etmedi. Buralara düşmek neyse de, hep bu şekilde öleceğini bilmek çok can sıkıcı sayın seyirciler. Kendi olduğundan farklı bişeye dönüşememek can sıkıcı. Kendini birazcık bırakıp başka yaşamlar sürememek, onları deneyememek, denemeye korkmak can sıkıcı. Beğensen de beğenmesen de hayatın bu. Nasıl daha iyi yapabilirim? Kendi kendime sorular sorup durduğum bu gizli odada bir ses tekrar yankılandı "Sıradaki"...Sahi siz neye üzülmüştünüz en çok?Afedersiniz, siz çoktaan ölmüştünüz. Pek de bişey kalmamış geriye, seksiniz bile kalmamış, sadece boşsunuz, görünmüyorsunuz bile. Ama bu bir marifet değil, nolucak, ben de yaparım elbet! Ben su birikintilerini kendime dost edinmiş adamım, sizin ölümleriniz beni ağlatamaz sayın seyirci! Güler geçerim sizin buruşan gözlerinizin önünden! Ben özgürüm, hiçbir insanın olmadığı kadar özgür ve hiçbir insanın olmadığı, olamayacağı kadar “çatlağım”. Ayaklarımdaki çatlaklardan gözyaşı sızıyor, ah benim zavallı kılcal damarlarım. En büyük yük sizin üzerinizde, burada olmamama rağmen, yani anlatmak mümkün değil inanın. İlk başlarda şaşırtıcı gibi gelen ama kaçınılmaz doğallık. Yapayalnız ölülerin toplu halde bu gizli odada çürümeleri. Kaşları bulut olan, ve sadece kaştan ibaret bir tanrının, şeytanın, öğütleri, kehanetleri ve hatta hatta lanetleri. Lanet dedim de aklıma geldi, siz en çok neye gülmüştünüz sayın seyirci? Kahkahadan mı gebermiştiniz yoksa gebermenize mi gülmüştünüz, gülmekten ölerek gizli odada bizimle buluştunuz. Ben içinizden biri değilim, yanlış anlamayin, sadece merak ettim. Siz de mi yalnız öldünüz? "Sıradaki".Şıp..şıp...”

****************************************************************

Ve bağlantı kesildi. Entegre et tesisi haberlerini dinlediniz. Esen kalın.

Hiç yorum yok: