12 Şubat 2008 Salı

yedincisi

Yok hayır, iyi bir insan olduğumu savunacak değilim. Aslında gayet bencilim her canlı gibi. Bazı insanlar bencilliklerini gizlemeyi, ve hatta ödün vermeyi başarabilirler. Böylelikle saygı ve sevgi kazanırlar. Bu saygı ve sevgi besler egolarını. Verdikçe mutludurlar. Kendileri için yaşamanın ne demek olduğunu unutmuşlardır. Bu da onların tarzıdır. Ben henüz yeni doğdum, henüz bir tarz belirlemedim kendime. Sevgililerim benim çok kötü bir insan olduğumu anlayabildiler. (yemeğinizi bitirin, siz de anlayacaksınız, bir çuvaldız alıp dişlerinizin arasını kaşıyacaksınız). Akrabalarımdan bazıları da az-çok sezinliyorlardı bunu, ama yine de beni çok sevdiklerini zannettiklerinden, bencilliğimi hoşgörüyorlardı. O’nu kandırmaya da işte böyle başlamıştım. Yazılar yazarak. İntihar teşebbüslerinde bulunarak. Ona herşeyden daha fazla değer veriyormuşum gibi yaparak. Sonra herşey tersine döndü. Ona karşı içimde karşı konulmaz bir nefret oluştu. Nedensiz bir nefret. Aşkta mantık yoktu, tıpkı ayrılıkta ve nefrette olduğu gibi. “Bu, son görüşmemiz olacak!” demiştim o gün en son, ne kadar da büyük konuşmuşum meğer...O sıralarda birilerinin biyerlerinden kan geliyordu ve bunu reklam yapıyorlardı.

PARANTEZDEKİ SON MONOLOG:

(Bu son görüşmemiz olacak! Son kavga, son öpüşme, son bakış, son laf sokma! Bitti artık, buraya kadar. Oyunun sonu. Hayatın sonu. Dünyanın sonu. Şimdi kıpırdayamıyorsun. Ağzını açıp tek kelime edemiyorsun. Çünkü çok canını yaktım. Çok felç ettim seni sevgilim. Çok öptüm felçli yerlerinden. Seni en çaresiz zamanında bırakıp gidicem. En zavallı anını yakalamak için bekliyordum bunca zamandır. Seninle de hiçbir sivil toplum örgütünde çalışılmazdı zaten. Biz beraberken kimselere faydamız dokunmazdı. Hiçbir ödüllü televizyon yarışmasına katılamadık, teselli ödülü bile kazanamadık. Tekledik. Sersemledik. Tökezledik. Bilemedik ya da öğrenemedik. Şimdi adını kanatlı ve kirli bir pede yazıyorum, kanınla..ağzına tıkadığım müshiller sık sık kusmana ve sıçmana yol açacak. Göremedik biz. Gördüklerimizi de beğenemedik. Seviştik ama boşalamadık. Kelimesi kelimesine dürüstüm. Eğer bir gün oradan kalkabilirsen figürümü mağara duvarlarına çizebilirsin. Kalıntılarımı önümüzdeki çağlarda sergileyebilirsin ibret olsun diye. Yaşayamadık. Ölemedik de. Hem, yeterli sıcaklığa da erişemedik seninle. Efendim? Birşey mi söylemeye çalışıyorsun? Ağzını kıpırdatmaya mı çalışıyorsun? Sen artık kıpırdayamayacaksın sevgilim. Sadece duyacaksın. Ses duyacaksın. Görüntü yok. Senin ayıp yerlerinle oynadım. Senin bütün ayarlarını bozdum canım, herşeyini altüst ettim. Seni felç ettim, şimdi de terkediyorum. Bedenin cansız. Tenin soğuk. Vücudunun bazı bölgelerine söz geçiremiyorsun artık, canım. Sana güzel çarptım, güzel vurdum sana. Aramızda neler oldu, asla tahmin edemeyecek seni bu halde bulanlar. Sadece renksiz bir enkazla karşılaşacaklar. Sadece canlı kalan hücrelerini bulacaklar bitanem. Sen hiç kimseye hiçbişey anlatamayacaksın. Hiç dırdır edemeyeceksin. Karar veremeyeceksin. Emirler yağdıramayacaksın. Sana eciş bücüş sevgililerin yardımcı olur, merak etme. Onlar seni çok seviyorlar. Onlar sana tapıyorlar, seni yatalak bir tanrıça gibi yaşatacaklar. Senin tuvalet işlerinle yakından ilgilenecekler. Seni eğlendirecekler. Eciş bücüş sevgililerin, senin benden olma çocukların. Oğullarım ve kızlarım, suratları defolu, ruhları arızalı bebekler. Onlar sana pörtlemiş gözleri gibi bakacak. Benim gözüm, benim gözümse arkada kalmayacak! Herşey harikaydı di mi? Hiçbirşeyden pişmanlık duymadık di mi? Seni duyamıyorum, birşey mi söylemeye çalışıyosun bitanem? Düşünebiliyo musun? Kalakaldığın o noktada, bütün acıyı rahatlıkla hissedebiliyor musun? O yüzden mi kasılıyor suratın? O yüzden mi zor nefes alıyorsun? Bunu sana yapmak zorundaydım, biliyorsun. Ben haklıyım, hem de yerden göğe kadar haklıyım. Senin bana yaptıklarının yanında...Bundan sonra zaten pek etrafta görünmeyeceğim. Vicdanım napacak bana çok merak ediyorum. Umarım beni çok hırpalamaz. Bana sorduğun son soru: “Öndişleri çürüyen tavşanı tedavi eden diş doktoru gergedandan randevu alamayan koalayı öldüren tilkinin eski dostu gorille evlenen şebeğin yakın akrabası zürafanın avukatı kertenkelenin metresi fareyi çıplakken görüntüleyen haylaz kameraman tavşanın çürüyen öndişlerini gördün mü?olmuştu. Sana cevabım sadece tuzu uzatmaktı. Gazetecilik garip şey, insana kafayı yedirtir, aşkım.)

Hiç yorum yok: